28 Mayıs 2015 Perşembe

Kehribar Bebek Kolyesi Nedir ?

Kehribar Bebek Diş Kolyesi Nedir?

7 aylık  kızım   diş çıkarırken   en az agrıyla  nasıl çıkarır , diye araştırırken  kehribar  kolyesi ne denk geldim ve çok yakında şipariş  vermeyi düşünüyorum.

Kullanan   arkadaşlar fikirlerinizi  duymak isterim.

KEHRIBAR BEBEK DIŞ KOLYESI NEDIR?

Kehribar bebek diş kolyesi; bebeklerin diş çıkartırken yani salya akıtma döneminde kullanılmaya başlaması önerilen bir ürün. ‘Aksesuar değil! Rahatlatma amaçlı kullanılıyor bu kolyeler. Dünyada çok, Türkiye’de İLK sloganı ile çıktık VeraZeyn olarak. Aktarmak istediğimiz bilgi kehribar bebek diş kolyesinin Antik Roma’dan başlayan bir tıp geçmişi var. Sarılık tedavisinden tutunda, her türlü üst solunum yolu hastalıklarının tedavisine kadar. Türk bilim adamı Ibni Sina, kehribarı bir çok hastalığa ilaç olarak nitelendirmiş. En önemli özelliği ‘ağrı taşı’ olması! En yaygın kullanım şekli ise bebeklerin diş çıkarma döneminde kullanılıyor olması. Çünkü bebek salya akıtmaya başladığı dönemde göğüs bölgesini sürekli kuru tutmak gerekiyor ki bebek hastalanmasın. Bu dönemde bağışıklıkda kısmen düştüğü için kehribar hem bağışılığını güçlendiriyor bebeğin. Hem de ağrısını alıyor. Dişte ağrı olmayınca bebek herhangi bir yemek yememe problemi yaşamıyor. Gıdasını almaya devam ediyor. Bünyesi zayıf düşmemiş oluyor. Ayrıca kehribar statik elektriği de topladığı için yani nazar dediğimiz olgu, çocuğumuzu bu negatif enerji akışından da koruyor. Sizin anlayacağınız 360 derece etkisi ile;  kehribar bebek diş kolyesi sayesinde bebekler her anlamda korunuyor.

Kehribar Nedir?

Kehribar. Çamgiller (Pinaceae) familyasından, bir  çam türü olan Pinus succinifera ağaçlarının fosilleşmiş reçinesi. Toplumlarda bazı süs eşya yapımında kullanılan açık sarıdan kızıla kadar çeşitli renklerde yarı saydam , kolay kırılabilen ve bir yere gömüldüğü zaman ufak cisimleri kendine çekme özelliği kazanan bir fosildir. Baltık Denizi‘nden (Polonya) çıkarılan kehribar, yüzyıllardan beri kadınların süs eşyalarından en gözde sayılan taşlardan biri olarak benimsenmiştir. Parlaklık ve renk açısından onu hiçbir  saydam taş ile kıyaslamak mümkün değildir. Kehribara yapışan fosilleşmiş böcekler, yabani bitkilerin fazla oluşu, diğer taşlarda görülmeyen önemli özelliklerdendir.Kehribarda deterpenik reçine asitleri, rezenler ve biraz uçucu yağ bulunur.  Bugün ilaç olarak da kullanılmaktadır. Kehribar taşının fiziksel etkileri nelerdir?* Bebeklerin diş çıkarma döneminde çektikleri ağrıyı hafifletir. Bu ‘doğal ağrı kesici’ kolyeyi kullanarak bebeğinizin ağrı sebebiyle gece ve öğle uyku arası  uyanmalarını önlemiş olursunuz.* Soğuk algınlığı, astım, guatr, bronşit ve alerji tedavisi için boyun bölgesinde kullanılır. Boğaz ve tiroit enfeksiyonlarını tedavide diğer taşlardan üstündür.*Sol elde oynandığında bedenin elektriğini toplar. Elektrik yükünü azalttığı için depresyona karşı da faydalıdır.*Ağrıyan yerlere koyulduğunda ağrıları hafifletir. Kullanılan kehribarın, ağrıyan yerin büyüklüğü kadar olması etkisini güçlendirir. Metafiziksel ve psikolojik etkileri nelerdir?*Yaşamın bir yük olduğunu düşündüğünüz ve sorumluluklar altında ezildiğinizi hissettiğiniz anlarda, şifa yüklü enerjisiyle sizi canlandırır.*Yaşamın güzel yanlarını fark etmenizi ve böylece içinizin neşeyle dolmasını sağlar.*Günlük olağan yaşantınızla, zihinsel ve ruhsal gelişiminiz arasındaki dengenin kurulmasını sağlar.*Para getiren bir taş olduğu düşünülür ve bu amaçla kasalara koyulur.*Takıntılara karşı iyi gelir. Tıp’ta ve diğer alanlarda kullanımıEskiden tıpta şöhrete ve epeyce kullanım alanına sahip olan amber bugün bu amaçla kullanılmaz. Geçmişte saflaştırılmış amber yağı isteri ve boğmacada kullanılmıştır. Aynı zamanda ilkçağdan bu yana güzel koku imalatında da kullanılmıştır. Amber, Anadoluda da yaygın olarak kullanılmaktadır. Amber mürekkeb imalatında da kullanılmaktadır. Kehribar olarak da bilinmekte ve takı yapımında sıklıkla kullanılmaktadır. Antik Romada çeşitli hastalıklara karşı (Akıl hastalıkları) koruyucu olarak kullanılmıştır. Kehribar tozu ile bal karışımının boğaz, kulak ve göz rahatsızlıkları için, suyla içilen kehribar tozunun ise mide hastalıklarına iyi geldiği düşünülmekteydi. Türk bilim adamı İbni Sina, kehribarı bir çok hastalığa ilaç olarak niteliyordu. Doğu ülkelerindeki inanışa göre, kehribar dumanı ruhu güçlendiriyor ve cesaret veriyordu. Çin’de, succinic asit ve haşhaşdan yapılan şurup sakinleştirici ve ağrı kesici olarak kullanılıyordu. Orta Çağ’da, sarılığın iyileştirilmesi için kehribar taneleri taşınırdı. Vücut zayıflığına ve cildin sağlıksız rengine bu sarı taşın sihirli güçlerinin engel olacağına inanılıyordu. Doğumu çabuklaştırdığı, yılan ısırmalarına, diş ağrısına, romatizmaya çare olduğu düşünülüyordu. Oleum Succini (Kehribar yağı), balsamum succini (Kehribar balzamı), extractum succini (Kehribar ekstresi) o dönemlerde reçetelerde sık sık kullanılmıştır. Prusyalılarda böbrek taşırahatsızlıkları için kehribar reçetelerini kullanmışlardır. Litvanya‘da ölen kişinin ardından kehribar tütsü yakılarak, şeytani ruhların bedenden uzaklaşmasına ve iyi ruhların çağrılmasına çalışılırdı. Yeni doğan bebeklerin ise tütsülenerek hızlı büyüyüp yetişmesine, yeni evlilerin ise mutlu yaşayıp, savaşa giden erkeklerin zaferle dönmelerinin sağlanmasına çalışılırdı. I. Dünya Savaşı‘na kadar kehribar hala bazı hastalıkların tedavisinde kullanılmaktaydı. Votka ve kehribar parçalarından yapılan karışımın erkeklerde cinsel gücü arttırdığına inanılıyordu. II. Dünya Savaşı‘na kadar, özellikle Almanya’da kehribar tesbihler bebeklerin üzerine konularak, dişlerinin acısız ve güçlü çıkması sağlanmaya çalışılırdı. Bugün Litvanya’da hala birçok kadın, parlatılmamış kehribardan yapılmış kolyelerle guatrdan korunmaya çalışırlar.[4] Sahte kehribar nasıl anlaşılır?Kehribar hafifçe ısıtılırsa reçine kokusu duyulur, 150 °C’ye kadar ısıtılırsa yumuşar, 375 °C civarında ise parlak, dumanlı bir alevle, hoş bir çam reçinesi kokusu çıkararak yanar. Milattan önce 600’lü yıllarda Milet’li Thales kehribarın yünlü kumaş, post gibi yüzeylere sürtüldüğünde kıvılcım çıkarttığını görmüş, sonra onun saç teli, saman, odun kıymığı gibi hafif maddeleri kendine çektiğini gözlemiştir. Bu özellik 2000 yıl gizemini korumuş ancak 1600’lerde Dr. William Gilbert kehribarın manyetik özelliğini araştırmış ve eski Yunan’da kehribarın ismi olanElektrondan esinlenerek elektrik sözcüğünü ilk kullanan bilim adamı olmuştur.[3]*Uygulanabilecek en pratik ve hızlı yöntem, kor haline getirilmiş ince bir metal (iğne, çivi, çubuk) ucu, eldeki malzemenin göze çarpmayacak bir yerine (Örn. Boncuk ise delik kenarına, yüzük veya heykel gibi figür ise taban kısımlarına) dokundurmaktır. Gerçek kehribarda hoş bir çam reçinesi kokusu ortama yayılır, buna karşılık plastik özellikli bir malzeme kötü bir koku yayar.*Elimizdeki maddeyi ısınıncaya kadar yünlü bir kumaşa sürtelim, ısınmaya başlayınca küçük kağıt parçalarına veya saç teline yaklaştıralım. Kehribar doğal statik elektrik özelliği nedeniyle bu cisimleri kendine doğru çeker. Sentetik madde bu özelliği göstermez. Kehribarın korunması nasıl olmalı?*Kehribarı korumanın en kolay yolu onu üstümüzde bulundurmaktır. Çünkü, cildin salgıladığı yağ kehribarın yüzeyini kaplıyarak oksidasyonu yavaşlatır.*Kehribarın en büyük düşmanları oksijen ve ışıktır. Sıcaklık ve ışık oksidasyon işlemini hızlandırırlar. Bunun için nadide ve değerli örnekleri, serin yerde ve güçlü ışıktan uzakta saklamak uygun olur. 

Kaynaklar
http://tr.wikipedia.org/wiki/KehribarTaşların Gizli Gücü/Nilgün Sözer, Sınır Ötesi yayınlarıŞifalı Taşlarla Sağlıklı Yaşam/Hasan Kocabaş, Mozaik yayınları  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...